Maymunlar Tapınağı Galta-Jaipur
31 Ocak 2015 Cumartesi
30 Ocak 2015 Cuma
15-31 Ekim 2014 Tarihlerinde yaptığımız Rajasthan-Hindistan gezimize katılan arkadaşımız Dilek Zeybek'in güncesinde de okuyacağınız üzere 17.Ekim. 2014 Tarihinde Jaipur şehri yakınlarındaki ''Maymunlar Tapınağı Galta'' ya fotoğraf çekimine gittik.
15-31 Ekim 2014 HİNDİSTAN GEZİSİ
GPS: 26°55'01.1"N 75°51'28.9"E
15-31 Ekim 2014 HİNDİSTAN GEZİSİ
(Hüsnü ve Mehmet’e teşekkürlerle)
15 Ekim 2014: Atatürk Hava Limanı’nda seyahate
katılan 15 kişi bir araya geldik. 19.55 de THY nin güzel bir uçağı ile Delhi’ye
vardık. Uçuşumuz yaklaşık beş buçuk saat sürdü.
16.Ekim 2014: Hindistan ile Türkiye arasında 2,5
saat farkı var. (Türkiye’de saatler geri alınınca 3,5 oldu) Delhi havaalanından
7.00 de bizi karşılayan özel otobüsümüz ile yola çıkıldı ve 13.30 da Jaipur’a (Pembe
şehir) ulaştık. Hindistan’ın kalabalığına, trafik keşmekeşi ve korna sesine
alışmak biraz zaman alacak. Eski bir Hint evi olan Madhuban Otelde kalıyoruz.
İlk olarak, eski Jaipur’un tam ortasında bulunan geniş bahçeler ve
binalara sahip Amber Fort’u gezdik.
Hindistan’da inekler, keçiler
ve maymunlar bizdeki kedi ve köpekler gibi (inancın bir parçası olarak)
sokaklarda rahatça yaşayabiliyorlar.
17 Ekim 2014: Sabah maymunlar tapınağına
gittik. Serbest yaşayan tapınak maymunları insanlara oldukça alışık. Tapınaktaki
kat kat havuzların en üst bölümünde maymunlar ve diğer katlarda hacılar
yıkanarak kutsanıyor. Kadınların omuz ve kol mahremiyeti bedenlerinin diğer
bölümleri için geçerli değil. Önce City Palas, sonra Hawa Mahal’i gezdik. Hawa
Mahal kraliyet kadınlarının şehrin ana caddesini gözleyebilmeleri için yapılmış.
Saraydan Jaipur manzarası izledik. Ardından
çarşılarda gezdik. Hindistan da alış veriş yapmak çok zor, pazarlık yöntemi
kıran kırana. 1500 rupilik bir ürünü 500 rupiye alabilirsiniz. Hintli erkekler
ve kadınlar, incecik vücuda, beyaz düzgün dişlere, simsiyah düz saçlara, iri ve
güzel gözlere sahipler.
18 Ekim 2014: Sabah Jaipur’un devlet tekstil
ürün satış noktasına gittik, pazarlıksız alış-veriş yapıldı. 11.00 de yola
çıktık. Rajastan’ın Shkehawati bölgesindeki
Ramghar’da 16.30 civarı vardık. Şehir
hac merkezlerinden biri. Otelimiz Fresko
tarihi taş bir bina. Adı gibi duvarları resimli betimlemelerle süslü. İşletmecisi genç bir Hintli çift. Müşterileri
ile son derece yakından ilgileniyorlar.
Hindistan da ekmek yok, çapati her sofrada var
(tandır ekmeği) Dhal, samosa, biryani,
tandır, körili tavuk, matar ve adını bilmediğimiz yemekleri yedik. Bol baharat dışında damak tadımıza uygundu. Bizim
pişmaniyenin safranlısını ve irmik halvası güzeldi.
Akşam yerel sanatçılardan dans ve müzik
izledik. Grup akraba ve şarkı söyleyen
kadın hamile idi. Deng bejler gibi söylüyordu. Yüzünü çocukları ve eşi
dışındakilere göstermezmiş. Buradaki kastlar, komunitiler arasında farklı
inanış ve davranışlar var. Müslüman kadınlar fotoğraf çektirmiyor.
19 Ekim 2014: Bu sabah hasta kalktım. Göğsüme
inmiş bir üşütme var, öksürüyorum. Gün boyu Hint çayı içtim. İçinde tarçın,
zencefil, süt ve çay var. Sabah 6.30 şehri gezmeye çıktık. Pislik diz boyu, insan
ve hayvan dışkısı karışınca böyle oluyor. Sabah gezisinde tapınak ayinlerini
gördük. Hindu inancında çok fazla ses çıkartmak var. Çan, davul ile adeta
gürültü yapıyorlar. Şehir fresklerle, süslü taş oyması binalarla dolu. 50 yıl
öncesine kadar pamukluda merkez iken zengin sahiplerince terk edilmiş. Otelimiz
de böyle bir bina. Restorasyonu 2 yıl sürmüş. 50 yıl önce buranın tüccarları
deve ve atlarla İran ve İrak’a ticaret yaparken, İngilizler ihracatı Kalküta’dan
gemilerle yapmaya başlamışlar ve Ramghar önemini yitirmiş, zenginler Kalküta’ya
göçmüş. İnekler evlerin kapısını boynuzları ile çalıyorlarmış, yemek verilene
kadar beklermiş. Yemeği alınca diğer kapıya gidermiş. Öğleden sonra Chotia Haveli ye gittik. Kasaba
gürültülü, kalabalık, pis ve tozlu idi. Binalar ve tapınaklar burada da ihtişamlı.
Şehir Ramghar’a 45 dk uzaklıkta. Hasta olduğumdan sabah kahvaltı sonrası ve
akşam gezilerine katılamadım.
20 Ekim 2014: Ramghar’dan Jaisalmer’e
otobüsümüz ile gitmek 10 saat sürdü. Otobüs şoförümüzün trafik ve yol
şartlarından yaptığı ani frenlerle hepimizin bedeni morluklar ile doldu. Jaisalmer’den yaklaşık bir saat uzaklıkta
çöldeki çadırlara (Kuri Camp) vardık. Çöl ortamında son derece temiz ve her
türlü hizmeti verebilen bir yer. Elektrik günde 3 saat veriliyor. Kullanma suyu
tuzlu ve sarı renkli. Çadırların yanındaki develeri 10-11 yaşındaki çocuklar
besleyip çobanlığını yapıyor. O ortama rağmen saçları taralı ve giysileri
tertemiz. Bizim şoförümüz ve muavini her gün traşlı ve temiz kıyafetler
giyiyorlar. Kampta bizi Hint çingenesi iki dansçı kız ve ailesi karşıladı. Gece
onların dansını ve şarkıları izledik. Şarkılar İspanyol Fado ezgilerini çağrıştırıyor. Erkekler
karşılıklı uzun hava söylüyor gibi. Danslardaa üst beden hareketleri
hakim.
21 Eki 2014: Jaisalmer’ e 1 saat yolculukla
gittik. Kale şehir Dwali bayramı nedeniyle
çok kalabalıktı. Yabancı ve yerli turistler vardı. Lağım burada da sokaktaki
kanallardan akıyor. Şehirdeki taş mimari etkileyici. Turistik ticaret küçük
esnafın elinde. Henüz kapitalizm bu ülkede küçük esnafı silmemiş. Büyük sermayenin elinde olan hiçbir
ticaret modeli şehirlerde yok. Şehirlerde çöp toplama hizmeti yok. Jaisalmer’den
dönünce akşam yemeği ve tekrar dans gösterisi oldu.
22 Ekim 2014: Hastalığım ancak bu gün inişe
geçti. Öksürük sürpriz durum oldu. Herkes hasta oldu. Bir arkadaşımıza sokakta
inek boynuz vurdu ve yere düşürdü, beli incindi. Ona yarım eden tuk tuk
şoförüne 50 dolar (3000 rupi) verince “benim günlük kazancım 1000 rupi, çok fazla
verdin” demiş. Hastahaneye gittiklerinde
sorgusuz sualsiz, masrafları ödemiş. Hint halkının gönlünün zenginliğinin
göstergesi.
Sabah 7 de yola çıktık. 14 saat sonra Udaipur
daki Jüsta otele ulaştık. Otel oldukça temiz ve güzel. Udaipur’a giderken bir
saat kadar dağ yolundan geçtik. Bitki örtüsü son derece ilginç. Tropik ağaçlar
ve otlarla kaplı.
23 Ekim 2014: Sabah otelde kahvaltı sonrası
tuk tuklarla şehre gittik. Dwali bayramı nedeniyle herkes birbirine “Happy
Diwali” ve “Nameste” diyordu. Hintliler bugün çok şık ve temiz. Vişnu tapınağına
girdik. Tapınak zengin heykel ve taş oymalı duvarlara sahip ve Dwali nedeni ile
kalabalık. Şehirde çok miktarda tapınak var. Eski Udaipur çok güzel ve dar sokaklara sahip.
Bu sokaklarda esnaflar küçük dükkanlarda ve yerde oturarak el emeğine dayalı
üretim yapıyor. Bir Hintli baba bizi
evine davet etti. Evde iki aile 9 kişi bir arada yaşıyor. Anne Dwali nedeni ile
yaptığı tatlı ve tuzlu çerezlerden ve çay ikram etti. Karşılıklı fotolar
çekildi, mail adresleri alındı. Evleri çok sade ve temizdi. Oradan çıkınca sokakta
şehrin Racası korumaları ile geçti. Yoluna gül dökülmüştü, başından gül
döküyorlardı. City Palas ın bir bölümünde yaşıyormuş. City Palas ı gezdik.
Topkapı sarayına göre çok daha zengin ve mimarisi güzel. 15.00 de otele döndük.
18.00 de göl kenarındaki restoranda yemeğe gittik. Açlığın diz boyu olduğu ülkede
şık bir restoran. Gece boyu Dwali havai
fişekleri atıldı.
24 Ekim 2014: Sabah 5.00 kalktığımızda hala
Dwali fişekleri atılıyordu. Hava alanı yolunda kadınlar yol kenarında ışıklar
yakıyordu. Pervaneli bir uçakla Y.Delhi aktarmalı Varanasiye uçtuk. Otelimiz Palas on Ganges, Ganj kenarında. Gece Ganj kenarında ayin izledik. Ayin ateş,
çan ve rahibin kayıttan söylediği dualardan oluşuyor. Bir rahip sıra ile
çeşitli objeler ile kendi etrafında dönüyor. Ayin deniz kabuğu çalınarak
başladı ve bitti. Merdivenlere küçük kandiller ile ateşler yakıldı. Rahip
önünde sıraya girildi, kutsandıktan sonra Ganj suyundan içiliyor.
25 Ekim 2014: Sabah 5.00 te kiralık
sandallarla Ganj da ayinleri izledik. Ganj kenarındaki Gath larda yıkanarak kutsanan Hintlileri
ve ölü yakma törenlerini uzaktan izledik. Ölüler portakal rengi örtü ile
yakılma yerine getiriliyor, cenaze sahibi yakım öncesi traş oluyor. Eskiden
yakımda sandal ağacı kullanılırmış, şimdi sandal ağacı koruma altında
olduğundan bir miktar tozu ateşe katılıyormuş.
Hamile kadınlar ve çocuklar Hindu inancında yakılmıyor. Küller torba ile
Ganja atılıyor. Varanasi ve Ganj hayatımda
görebileceğim en pis yer. Yaşam adeta 18.yy da devam ediyor. Ortalıktan
araba, motor, cep telefonunu kaldırsak her şey 18.yy gibi. Nehirde şişmiş inek ölüleri, insan dışkısı
dahil her türlü pislik var. Her sınıftan Hintli bu suya girip kutsanıyor,
çamaşırlarını yıkıyor. Batılılardan da Ganj da kutsananlar vardı. Sokak
aralarındaki evlerde yaşayan insanlar temiz görünüyor, ancak evler son derece
bakımsız. Hindistan bana hayatta yoksulluk ve pisliğin ne olduğunu öğretti. Ekonomistler
önümüzdeki yıllarda Hindistan’ı gelişmiş ekonomi olarak tanımlarken neye
dayandıklarını doğrusu merak ediyorum. Gelir adaletsizliğini kısa sürede çözmek
olası değil. Refah topluma yayılmadan,
fakirlerin sırtından batı daha fazla gelişecek. Hindistan’da hayvanlar şehirlerle serbest dolaştığı
sürece temizliği sağlamak mümkün değil. İnsanlar ve hayvanlar sokağı bu kadar
kirlettiklerinde şehirlerin temizlik sorunu aşılamaz. Kanalizasyon sistemini
kurmak Hindistan’da onlarca yıl sürebilir. Çöp toplama ve imha yatırımı
yıllarca sürer.
26 Ekim 2014: Sabah 7.00 de hava alanına yola
çıktık. 11.35 Varanasi-Delhi uçağı ile uçtuk. Luthyens Bungalow’a geldik. Bahçe içinde güzel
bir otel. Bulunduğumuz çevre yeşil ve temiz bir diplomatik bölge imiş. Dilli
Market de alış veriş için gittik. Bizim fuar pazarlarına benziyor. Hintli genç tiyatro grubu toplumdaki
azınlıkların sorunlarını anlatan bir gösteri yaptı. Hint dans ve müzik grubunun
da gösterisini izledik. Sonra Khan Market de Pizza yedik.
27 Ekim 2014: Sabah 7.20 treni ile Pencap
bölgesindeki Amritsar’a yola çıktık. Hint halkı kadın ve erkek yerlerde yatıp
uyuyabiliyor. Tren yolculuğu 6,5 saat sürdü.
Kırsalda büyük pirinç ve buğday tarlaları vardı. Amritsar bölgenin
pirinç ve buğday deposuymuş. Kaldığımız otel Bahandari’s Guesthause olağan üstü
bir ev. 1950-1970 yılları arasına ait eşyalar ile döşeli evde hiçbir eşya yeni
değil. Evin yaşanan hali otele çevrilmiş. 1906 da doğan Mrs. Bahandari 2007 de
101 yaşında ölmüş. Öncü bir Sih kadın. Kızı Almanya da eğitim görmüş, oteli işletiyor ve turist gezdiriyor.
16.30 yapılan Pakistan Hindistan sınır kapatma
törenine gittik. Binlerce Hintli ve yüzlerce turist gösteriyi seyretmeye
gelmiş. Pakistan tarafında az seyirci vardı. Hintliler kadın erkek ayrı
tribünlere oturdu. Karşılıklı maç tezahüratı yapılan törende, askerler ilginç
bir maço gösteri yapıyor. İki tarafın milli marşları ile sona eriyor.
28 Ekim 2014: Sihler son derece düzgün
insanlar. Müslüman ve Hint inanışlarından farklı bir inanışları var. Eğitimli,
ekonomik olarak zenginler. Hindistan nüfusunun %2,5 unu oluştururken,
bankalardaki mevduatın %5 ine sahiplermiş. Erkekler ömür boyu vücut tüylerini kesmiyor ve
başlarını türban ile kapatıyor. Sakallarını çene altından bağlıyorlar. Bu
şehirde sokakta inek ve keçiler yok. Sabah Sih lerin Altın tapınağına gittik. Ana
kapısında ayakkabılar çıkıyor ve kadınlar başlarını örtüyor. Tapınağın her tarafı mermer ve birkaç noktada
ayaklar küçük havuzda yıkanarak geçiliyor. Yaklaşık 500 metrelik kuyruk nedeni
ile Altın tapınağın içine giremedik. 1984 yılında Sih militanlar Altın Tapınağı
işgal ettiler, İndira Ghandi işgalci militanları katlettirdi. Dört ay sonra Sih
koruması da onu katletti. Altın Tapınakta Sihlerin 150 yıldır yaşadıkları
baskılar ve soy kırım resimlenmiş olarak sergileniyor. Tapınak her gece gönüllü
Sihler tarafından yıkanıp temizleniyor. Tapınağın mutfağından ziyaretçilere
bedava yemek dağıtılıyor. Binlerce ziyaretçi son derece temiz ve saygılı idi.
Tapınağa karşı Sihler secdeye duruyorlar. Merdivenlere el sürüp başlarına
götürüyorlar. Ortadaki büyük havuzdaki sazan balıkları kutsal, Balıklı Göl’e
benziyor. Tapınak sonrası 17.00 treni ile Delhiye döndük. Kompartımanımız
1.sınıf kuşetli olduğundan temizdi. Yanımızda oturan Amerika’da yaşayan Sih bir
çift ile sohbet ettik. Yeni neslin inanışlara sahip çıkmadığından şikayet etti.
Diğer genç Hintli ülkesindeki çöpçatan siteleri kanalı ile evlenmeleri
anlattı. Başbakanlarını genç, yaşlı
hepsi seviyor. Gelecekte Hindistan’ın dünyanın en büyük ekonomileri arasında
girme söylemini “vision” olarak tanımladı. Ülkedeki yolsuzluğun, yolsuzluğun ve
gelir adaletsizliğinin en büyük sıkıntı olduğunu anlattı.
29 Ekim 2014: Sabah otobüs ile Agra’ya yola
çıktık. Delhi Agra arası yoğun bir tarımsal faaliyet var. 4 saat sonra Agra’ya
vardık ve Taç Mahal i gezdik. Çok kalabalıktı. Taç Mahal mermerden inşa edilmiş
bir yapı. Çıkışta Barış ile grubu
kaybettik, yarım saat sonra telefonlaşmalar sonucu bulaşabildik. Öğleden sonra
Delhi’ye döndük. Akşam iş dönüşü olduğundan İstanbul’dan da beter bir trafiğe
yakalandık. İşçi kamyon kasaları tıka basa, salkım saçak insan dolu. Kamyonun
birinde travesti tarım işçisi gördük. Şıkır şıkır kıyafetinin üzerine örtüsünü
bağlamış, dudağını boyamıştı, çevresindekiler erkekti. Bu hoşgörü manzarasından
etkiledim. O gencin kendini bu kadar rahat ifade edebilmesine hayran
kaldım. Acaba Hint toplumu bu kadar hoş
görülümü?
30 Ekim 2014: Sabah Lody parkı gezdik. Lody ailesinin yaptırdığı, içinde mezarlarının
olduğu, çok geniş ve güzel bir park. Delhi çok sayıda, geniş parklara sahip.
Caddeler düz ve geniş, ağaçlar ve bitkilerle süslenmiş. Yol boyunca Parlamento binası ve Hindigate’i
gördük. Yeni bölgede zengin binalar,
eski bölgede derme çatma yapılar var. Müslüman tapınağı Kutup Minar’ı gezdik. Hindistan’daki
9 tapınağın taşları kullanılarak
yapılmış. Dünyanın en uzun tuğla
minaresine sahip. Taş kabartma heykellerin yüzü İslam inancı gereği traşlanmış.
Alışverişe çong çanga gittik. Tahtakale’nin daha pisi ve kalabalığı. Red Ford’u
gezdik. Diğer şehirlerdekinin benzeri, büyük bir bahçe etrafına yapılar
çevrelemiş.
31 Ekim 2014: Türkiye ye dönüş yolculuğu. 6.55
de yolculuk başladı. Ne yazık ki THY nin çok kötü bir kiralık uçağına denk
geldik. Himalayalar ve Hazar denizinin üzerinden uçmak ilginç oldu.
Geçirdiğimiz 15 günü hiç unutmayacağım.
Dilek Zeybek
Dilek Zeybek
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)